3 Ekim 2014 Cuma

Bir Annenin Mevsimsel Hastalıklarla İmtihanı-2

    Bu konuyla ilgili şuradaki ve şuradaki yazılarda bahsettiklerimin devamı niteliğinde olsun bu yazı da..



    Özet olarak bu fotoğrafta gördüklerinizin hepsinden bol bol kullanıyorum diyelim. Yemeklerimi baharatlarla lezzetlendirmeyi çok severim. Ama özellikle soğuk havalarda protein kaynaklı hemen her yemeğe zerdeçal ve zencefil ekliyorum. 
    Uzun süredir fasülyelerimi çiğ soğan ve sarımsak yemeye alıştırmaya çalışıyordum, yavaş yavaş amacıma ulaşıyorum :-) Öğle ve akşam yemeklerinde bir parça ekmeğin arasına soğan koyarak yedirdim. Ve bunu hemen hergün yaptım, böylece zihinlerinde meşrulaştı soğan yemek :-) Ayrıca cacıkla da sarımsak yemeye alıştılar çok şükür.
  Yemeklerime herkesin yiyebileceği kadar azar azar acı da ekliyorum. Bütün bunların bağışıklıklığımızı güçlendirdiğine inanıyorum.
   Üşütmeden ve hazımsızlıktan kaynaklanan mide bulantısı-ağrısı olana hemen bir-iki damla (çocuklarıma bir damla) zencefil yağı damlatılmış küp şeker veriyorum, en geç bir kaç dakikaya geçiyor Allah'a şükür. 
     Karın ağrısı için de önce ayaklarımızın altına birer damla (çocuklara toplam bir damla) kekik yağı sürüyorum. Kusma varsa bir damla kekik yağı damlatılmış küp şeker veriyorum, mutlaka su ile içiriyorum  ve sıcak su torbasını karın bölgesine koyup yatırıyorum. 
    Soğuk algınlığının doğal sonucu olan öksürük halinde hastama artık hemen herkesi bildiği zencefil, zerdeçal. pekmez/bal karışımını sabah akşam en az üç gün yediriyorum. Göğsü hırıltılı öksürük olursa da nane yağını 1 çy. k.-5 yk. oranında (nane yağı uçucu saf yağ olduğu için az miktarda, sabit yağ olan saf zeytinyağı çok miktarda kullanılıyor)  zeytinyağıyla seyrelterek ağzı kapalı bir kaba koyuyorum. Sabah akşam sırtına ve göğsüne masaj yapıyorum. (Bu yazıyı hazırlarken saygı duyduğum bir diş hekimine bunları anlattığımda hayretle beni dinledikten sonra "sizin evde hasta olmak varmış" dediğini hatırlayıp gülüyorum :-).....) Hastamın odasını hem sık sık havalandırıyorum hem de antiseptik yağ damlatılmış buhurdanımı odada ara ara yakıyorum.


    Öksürük için içecek seçenekleri zengin :-) Benim uyguladığım ıhlamur çayı, kaynamış sütte ağzı kapalı olarak demlenmiş hatmi çiçeği ya da deniz kadayıfı. Ama bunların hepsini aynı anda kesinlikle uygulamıyorum. Herkes kendi çocuğunu gözlemleyip hangisinin iyi geldiğini belirleyebilir. Her biri ayrı ayrı düzenli olarak sabah akşam en az üç gün uygulanmalıdır. İyi gelmezse bir diğerine geçip geçmemek tercihinize kalmış.
    Meyve suyunu keyif, damak zevki haricinde, tedavi edici ya da destekleyici olarak hiçbir dönemde içirmiyorum. Öyle bir etkisinin olmadığını hemen herkes biliyor. Meyve şekeri bile doz aşımında bağışıklığı örseleyici olabiliyor. Çok şükür fasülyelerim birer meyve canavarıdır. Hele oğlum yemek yeme iştahı yoksa sadece meyve yemek ister.
    Gittiğimiz meşhur Alternatif-Destekleyici Tıp Doktoru 'açlık tedavisi' ni de savunuyor. Bu konuda birbirinden bağımsız bir sürü kaynaktan bu tezi destekler mahiyette bilgiler okuduğum için ben de bunu benimsiyorum. Ailemde biri hastaysa ve yemek istemiyorsa (suyunu ihmal etmeden) onu kendi isteyene kadar yemeye zorlamıyorum. Sindirim sistemi aç kalınca vücut depolarından önce hasta hücreleri yemeye başlıyormuş ki bu iyileşme süreci için çok önemli. Hele kusuyorsa mide zaten bize sinyal veriyor bir şey göndermeyin diye. Vücudumuz sindirimle değil hücreleri tamir etmeyle uğraşmak, enerjisini de ona harcamak istiyor ki; bu MUCİZEDİR.
   Hastam için nekahat dönemini de dikkatle uyguluyorum ki zayıf düşmüş vücudu tekrar yenik düşmesin. Nekahat döneminde de dinlenmesine, az ve şifalı şeyler yemesine, terini muhafaza etmesine yardım ediyorum.
Bizim kullandıklarımız bunun aynısı. Hangi markayı kullanacağınıza kendiniz karar vermelisiniz.
     Çocuklarımı kış döneminde hastalandıklarında ve baş edemeyeceğimi anladığımda tabii ki doktora götürüyorum. Ama özellikle seyrini takip edebilmek için. Doktoruma da ilaç istemediğimi, gece-gündüz neyle karşılaşacağımı bilmek istediğimi söylüyorum ki önümü görebileyim. Muayene esnasında yün fanilalarını gören bazı doktorlar bana uzun uzun geresizliğini anlatıyorlar. Ama benim için yüzlerce yıllık birikimle bugüne gelen bu alışkanlığın aileme iyi geldiğini tecrübe edişim daha dikkate değer.
    Not; Bütün bu yazdıklarım genetik-kronik hastalığı olmayan kişiler için geçerli olabilir. Destek niteliğindedir. Ben ne doktor ne de eczacıyım. Blogumun açılış amacında da yazdığım gibi gün görmüş insanların tavsiyelerinden, okuduklarımdan, gittiğim eğitimlerden ve aileme uyguladıklarımdan derlenmiştir. Bir yaşının altındaki bebeklere inek sütü-bal vb. alerjenlerin verilmediği göz önüne alınmalıdır. Buhurdan hariç hiçbir uçucu yağ seyreltilerek dahi olsa bebek vücuduna sürülmemelidir. Altı yaş da bir dönüm noktasıdır bağışıklık ve sindirim sistemi açısından. Ben kızımla oğluma aynı şeyleri yapıyor olsam da doz farkını muhakkak dikkate alıyorum.
Not; Aktarlardan uçucu yağ almamayı çoktandır öğrendim :-( Türkiye'de tıbbi nitelikte uçucu yağ üreten ve pazara sunan bir iki firma var, yani sayıları bir elin parmaklarını bulmaz. Ben eğitimlerine katıldığım  tıbbi bitkiler merkezinin web sayfasındaki şu linkten sipariş ediyorum.
   Bütün bunlardan sonra tabii ki hastalanıyoruz biz de. Ama hastalıklarımızı kimyevi desteksiz atlattığımızda içimde şöyle bir his oluyor; Allah'ım sana çok şükür. Çocuklarıma, yetişkin olduklarında hastalıklarla kolayca başa edebilecekleri şekilde yarattığın metabolizmalarına darbe vurmadan, iyileşmeleri için yardım etmemi nasip ettin. Hamd olsun....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder